Sorunuza cevap verememişim, vereyim istedim. Ancak 140
karakter diyalogtan çok atışma yaratıyor. Bu yüzden sabır gösterme nezaketinde
bulunursanız düşündüklerimi söyleyeyim:
Öncelikle kendimi özetleyeyim (biliyorsunuz inancımıza
göre toplumlar, topluluklar olarak değil tek tek , bireyler olarak
sorgulanacağız [ her koyun kendi
bacağından asılır ama biz insanız bize daha fazlası verildi, akıl ve vicdan !
Ancak aklın ileri gittiği hallerde vicdanın devreye girmesi gerektiğini söyler
din, acımasızlığın, kazanmak adına her şeyin mübah oluşunun karşısındadır] )
Ben kendimi bildim bileli vicdanımı referans alırım.
Hakkı anlamaya haksızlığa düşmemeye çabalarım. Yanıldığım olmuştur, insan
olmanın kaderidir bu.
Ben üniversitelerde türban meselesini bir özgürlük ve
hak meseledir diye okuyanlardan etkilendim, onları haklı buldum. Yakın tarihtir
bunu doğrulayabilirsiniz. Yine yakın sayılır bir tarihte de emperyal bir tarih
yazmış büyük bir imparatorluğun bir dünya savaşında işgali sonrası bir halk
henüz kutuplarına ayrılmadan bir kurtuluş savaşı verdi. Eşsizdir ! savaş
kazanılınca ve devleti kurmaya sıra gelince her söz daha fazla hak
istemiş.Mirasçılar olmuş, kabaca üç taraf hak iddia etmiş.
Sonrası malum, taraflardan biri yeniçeriden gelen gücünü
kullanmış ve iki tarafı da bastırmış. Toplum bunlara rağmen çeşitlenir, yeni
fikirlere kapılır..bunları da yakın tarihimizde gördük.
Ama daha önce mirasçılardan ve azınlıklardan devam
edelim. Osmanlı toplumunu oluşturan halklar savaştan sonra üç mirasçının
hangisinin peşinden gideceklerdi ? Tarih yeniçeriye rağmen muhafazakar hak
sahiplerini haklı çıkardı . Ancak bu arada toplum üzerinde ciddi toplumsal
mühendislikler gerçekleşti, yok halk evleri değil ihtilallerle ve vergilerle
çeki düzen verdiler sistemlerine..varlık vergisi..tehlike olarak görünen
düşüncelerin yok edilmesi vb…gördük ki fikirler ne olursa olsun yok olmuyormuş,(hatta güçlü bir iktidara bile dönüşebiliyormuş ve ..) üç tarafta varlığını ispatta çok önemli günlerden geçerken yeni bir 'başka ne
olursa olsun yok edilemeyen' düşünce gördük. 30 yıldır bastırılmış, sindirilmiş
ve şimdi genç insanlar tarafından yeniden keşfedilen bir başka vicdan ve değer
verme anlayışı..
Sosyolojik detaylarına girmeyeceğim, nasıl başladığı
sıkışma ve patlamayı anlatmaz, başlangıcı anlatır. Bu başlangıç , kendini
azınlık ya da yok edilmiş gibi hissedenlerin tepkisi olurken kaybeden
mirasçının taraftarları da kendilerini azınlık saydılar. Çünkü iktidar
olamıyorlarsa ne anlamı olabilirdi. Egemen bir anlayışa doğal gelen bu
sahiplenme duygusuyla haksızlığa uğradıklarını düşünürken bir çoğu yapılan haksızlıklardan habersiz, naif ve cahildiler.
Şimdi, bir lideri olmadığına bizim bile inanmakta güçlük
çektiğimiz bir uyanma halinin arkasında mihraklar arayanların ilk tepkisi
anlaşılabilirdi, Buda eski bir devlet refleksidir çünkü halihazırda bize hep
etrafımızın düşmanlarla sarılı olduğunu söyleyen bir milli eğitim aldık. Ama ay
döndü ve hala açıkça yalanlar söylenerek devlet korunuyor. Hürriyet manşetine
rakip bir çok başlık atıldı son günlerde. Yeni şafak ki benim saygı duyduğum
bir yayındı, akiti unutturdu, akit bir ay sonra akil adamının küfürleriyle
gündeme oturabildi.
Kimler bu kadını bu şekilde darpedenler..hepsinin Allah belasını versin !
Sonuç olarak halkların, toplumun, insanların devletle
bir sorunu var, devletin halktan aldığı iradeyi ona geri ödemesi her zaman
sorunlu olmuştur ve olmaya da devam ediyor. Ve halklar, toplum birbirini
anlamaya çalışmadıkça devletin çatışmadan faydalanacağı açıktır.
Saygılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder